22 Ağustos 2010 Pazar

EVERY TIME WE SAY GOODBYE

En gözde sayfiye mekânındayız ve bir ara yolu düşen herkes için en güzel zamanlar denilebilecek gençlik günlerinin geçirildiği bir yer Bayramoğlu ve altın yıllarını yaşıyor. O tarihte Marmara’da denize girilebiliyor ve hatta evimizin balkonundan balıklar görülüyor. Yazın başı ve herkesin bir şekilde hoşlandığı biri var ve güne o kişi ile başlanıyor, denizin serinliğini de güneşin sıcaklığını da o kişi veriyor adeta…Geceleri piyasa yapmaya çıktığınızda, size dondurma ısmarladığında dünyaların sizin olduğu gençlik günleri…Hele bir de sitenin çay bahçesinde tavla oynamaya ikna etmişseniz onu, gelsin anlam yüklü atışmalar, gitsin sevda dolu bakışmalar….

Ve gecenin sonu geldiğinde eve gitme vaktiniz ve ona iyi geceler deme zamanı gelmişse –ki benim asla geceyarısı 12.00’ı geçirmemem gerekirdi; buna psikolojide külkedisi travması deniliyor- ve o hala başka kızlarla çay bahçesinde oturmaya devam ediyorsa içinizin cıızzz ettiği dakikaların yaşandığı geceler…



Bir sonraki günün hemen geçmesini sabırsızlıkla beklemeler; gecelerin gündüzleri ardı sıra takip etmesinin önemli olmadığı/umursanmadığı ve kırklı yaşlara yaklaşırken yüzünüzde izleri göreceğinizden bihaber yaşanan yıllar… Çay bahçesinde gözünüz arkada, yüreğiniz ağzınızda “Haydi İyi geceler, yarın görüşürüz” dediğinizde bir parçanızın bedeninizden ayrıldığını ve öldüğünüzü düşündüğünüz anların abartıyla yaşandığı avare yıllar… İşte ben böyle bir dönemde Every Time We Say Goodbye ile tanıştım.



Download bài hát Every Time We Say Goodbye



1987 yazı… Anne ve babanın yokluğundan faydalanılarak arkadaşlar eve çağrılıyor zira o dönemlerde boş ev bulunası bir şey değil ve bulundu mu da evde vakit geçirmek çok eğlenceli… Simply Red hayranı olan arkadaşım elinde albümleri gelmiş…Elinde Men and Women albümü.






Bakkaldan çerez ve bilumum çer çöp alınmış. Kaset teybe konulacak, albüm dinlenecek ve yorumlanacak. Tabii ki o haftanın önemli konuları tartışılacak: Kim kimden hoşlanıyor, kim kime bakmış, kışın da mı buluşmuşlar, siteye yeni gelen çocuğu gördünüz mü? Acaba Ali’nin Ebru’ya bakışı ne demekmiş… Benimki o kendini bilmez kızla cilveleşmiş mi bir önceki gece gibi bilgiler değiş tokuş edilecek… Yorumlar birbirini izleyecek… Hayaller de peşi sıra…Play tuşuna basılıyor ve…

Albüm benim için bu şarkıda kilitleniyor.


Every time we say goodbye

I die a little

Every time we say goodbye

I wonder why a little

Why the Gods above me

Who must be in the know

Think so little of me

They allow you to go

When you're near there's such an air of Spring about it

I can hear a lark somewhere begin to sing about it

There is no love song finer

But how strange the change

From major to minor

Every time we say goodbye



SONRA ÖĞRENİLİYOR Kİ…


Bu şarkının bestecisi Cole Porter? O da kim? Ben daha sadece Ella ve Louis biliyorum. Bana göre gelmiş geçmiş en iyi bestecilerden biri olduğu gibi şarkı sözü yazarı da. Hepiniz en azından birine aşina olduğunu düşündüğüm müzikal komedilerin de yaratıcısı: Kiss Me Kate,Fifty Million French Men,Anything Goes. Her bestesini sıkılmadan üst üste dinleyebilirim.




Every Time We Say Goodbye ilk kez 1944 yılında Billy Roses’ın Seven Lively Arts müzikalinde icra ediliyor.Daha sonra Ella Fiztgerald tarafından 1956 yılında kaydediliyor ve bu tarihten sonra da Dinah Washington, John Coltrane, Sarah Vaughan,Ray Charles,Rod Stewart, Robbie Williams,Chet Baker, Eden Brent ved Diana Krall tarafından seslendiriliyor.




Bu şarkı Cole Porter’ın hayatının anlatıldığı De-Lovely filminde Natalie Cole tarafından ve Derek Jarman’nın 1991 yılı yapımı Edward II filminde de Annie Lenox tarafından seslendiriliyor.Ayrıca bu şarkı Gülda’nın da çok iyi bildiği gibi Rufus Wainwright tarafından da yorumlanıyor.





Eleştirmenler tarafından da müzikal yapısı ve sözlerin uyumunun çok iyi harmanlandığı hatta Cole Porter’ın şarkının “from major to minor” ifadesinin yer aldığı bölümde akorların da majörden minöre doğru akışının çok zekice olduğu vurgulanıyor. Seven Lively Arts’ın felaket bir müzikal olmasına rağmen bu şarkının yaşayabilmesinin de şarkının güzelliğine bağlanıyor.



Yukarıda dediğim gibi ben ilk defa Simply Red’den dinledim ve bu yorumu da çok beğeniyorum. Diğer en sevdiğim diğer yorumlar Ray Charles, Dinah Washington ve Betty Carter ‘a ait.En iyi yorumlardan biri olmasa da sadece kısık sesi ile Rod Stewart söylediği için sevdiğim biçimi de var. Ancak Ella Fitzgerald en iyisi.




Bu şarkı sıcak bir yaz gününde karşılık alınamama ihtimali karşısında yaşanan abartılı ve hülyalı yaz aşklarının heyecanını, ani hüzünlenmelerini ve ani sevinçlerini hatırlattığı ve gençliğimden bir dönemi yansıttığı için listemde. Seçtiğim her şarkının böyle bir anısı olmasa da bu şarkı iz bırakmış olanlardan...

Dinlerken gözlerinizi kapatın… 15 yaş civarındasınız. Bir ömür geçirmeyi hayal ettiğiniz, hayatta sadece ona âşık olabileceğini düşündüğünüz ve kesin bir biçimde buna yürekten inandığınız, deliler gibi gözyaşı döküp bir başka aşka kadar deli divane olduğunuz halinizi canlandırın ve o dönemden bir aşkınızı. Onu gördüğünüzde havanın bahar esintileri taşıdığını, bir tarla kuşunun şakıdığını. Ayrılık saati geldiğinde ise ruhunuzda ve vücudunuzda yaşanan değişimin şaşırtıcılığını…

Sevgiler,

Billur

Bu yazı 22 Ocak 2010 tarihinde http://www.ayseninkitapkulubu.blogspot.com/ ’da yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşmak İsterseniz

Related Posts with Thumbnails