31 Ağustos 2010 Salı

31 MAYIS 2010 BOB DYLAN ŞÖLENİ

Saklanarak Yaşamanın Yedi Basit Kuralı:

1. Asla yağmurluklu bir polise güvenmeyin.

2. Coşku ve aşktan kaçının. İkisi de geçicidir ve çabuk etkiler.

3. Dünyanın sorunlarına önem verip vermediğinizi soran olursa; bunu soranın gözlerinin tam içine bakın. Bir daha asla sormayacaktır.

4. Asla asıl adınızı söylemeyin.

5. Kendinize bakmanızı söylerlerse de sakın bakmayın.

6.
Karşındaki kişinin anlamayacağı bir şeyi asla söylemeyin/yapmayın.


7. Sakın bir şey yaratmayın. Mutlaka yanlış anlaşılır.

diyor I’m Not There belgeselinde Bob Dylan’ın Arthur Rimbaud hali. Biz de bu kuralların birçoğuna her daim riayet ederek Açıkhava Tiyatrosu’nun yolunu tuttuk dün akşam.



21 yıl sonra bir kere daha İstanbul’ da, Dünya’nın yaşayan en büyük müzik efsanesini izlemek, Bob Dylan muammasını çözmeyi denemek, yıllardır duymaktan hâlâ heyecan duyduğum parçalarını, tekrar ama farklı bir şekilde yorumlamasını dinlemek için ben oradaydım.

Sadece yaşayan en büyük müzik efsanesi mi?

En anlaşılmaz olan
En beklenmedik/bilinmez olan
En arayış içinde çırpınan bu arayıştan hiç vazgeçmeyen
En güzel şarkı sözlerini/şiirleri yazan
En duyarlı ve en umursamaz olan
Yüzyılın ve tarihin en iyi ve en çok dinlenen şarkısının sahibi.
...
En iyi haini
En çok kuralı olan ve en çok kuralı bozanı
Ve en memnun eden/en memnuniyetsizi.

 

Beni konserde söylediği parçalarla kesinlikle çok memnun etti.

Rainy Day Women
Lay, Lady, Lay
I'll Be Your Baby Tonight
Stuck Inside Of Mobile With The Memphis Blues Again
Just Like A Woman
Honest With Me
A Hard Rain's A-Gonna Fall
Cold Irons Bound
Most Likely You Go Your Way (And I'll Go Mine)
Spirit On The Water
Highway 61 Revisited
Masters Of War
Thunder On The Mountain
Ballad Of A Thin Man
Like A Rolling Stone'u söylediği 1 saat 40 dakika boyunca buradan uzaklaşmış olmak çok keyifli idi. Saklanarak yaşamanın basit başka bir kuralı da bu olmalı.


Buradan Uzaklaşılamayan Kısmı:


 
Gün:

Dün tüm gün herkes için çok zor geçmiştir eminim. Ölüm, insani yardım, savaş çığlıkları ile Bob Dylan konserine ulaşana kadar zaten tükenmiştik, üstüne söyleyecek hiçbir sözüm yok. Sadece gözlerinizin tam içine bakıyorum…Bob Dylan ise söylenecek ne varsa söylüyor zaten:


Masters Of War



Mekân:

Kaç zamandır Açıkhava Tiyatrosu’nun önü Harbiye Kongre Vadisi “Büyük Projesi” için kapalı idi. Yan kapıdan itiş kakış girip, çalışan inşaat makineleri eşliğinde konser izlemeye alışmıştık. Meğer ön kapı modern, çağa yaraşır bir şekilde tekrar açılmış:

"Hakikaten orası ön kapı mı? Merak ediyorum. Ne zamandır taş yığınına “Modern Yapı” deniyor? Kim yapmış, bu ülkede mimar, şehir planlamacı, peyzaj mimarı, restoratör yok mu? Bir yer ancak bu kadar kötü bir yere dönüşür…"

"Bari diğer yapının havalandırmasını Açıkhava’nın önüne dikmeselermiş."

"En azından giriş çıkışı kolaylaştıracak bir yöntem geliştirselermiş."

Bir de üstünü de açılır kapanır yapacaklarmış. Her şeyi kapatmak istiyorlar o kısmı anladık ama adı üzerinde Açıkhava Tiyatrosu’nun üstü niye kapansın? Kapıyı bile doğru, estetik, kullanışlı bir şekilde açamamışken, üstü nasıl hem açılır hem kapanır olacak?

Konsere Gelenler:


Geçtiğimiz yıllarda konser izleyicileri, yan kapıdan girmeye alışmışken, konseri toplu halde terk etme gibi bir huy da edinmişti. Bilhassa son on beş dakika boyunca genci, yaşlısı, her şeyi bileni, en akıllısı –gerçi hepsi akıllı-; sahnede L.Cohen’e, SMV’ye hiç aldırmadan akın akın çıkıyordu ki, bu alışkanlık bu yıl aynı şekilde devam edeceğe benziyor.

"Eee, ön kapı açıldı, ne bu telaş? Zaten akşamını konser izlemeye ayırmışsın, belli konseri sevmiş, orada 90 dakika oturmuşsun, bir on beş dakika daha dursan da bizim huzurumuzu kaçırmasan. "

"Sıraya girmeyi, medeni bir şekilde kimsenin hakkını yemeden bir şeyler yapmayı zaten öğrenemedin. Bari bir de matah bir şekilde bunu nasıl yaptığını anlatma. Ayrıca arkadaşlarınla bu kadar hasret gidermeye istekli isen konsere gelme, bir kafeye git." Tüm konser boyunca konuşulur mu? insaf... Bob Dylan konserine gelmişsin, o şarkılar, o şiirlerden bir nebze bile bir incelik geçmemiş ruhuna. Doğru ne konserine geldiğini de bilmiyor olmalısın ki, orada burada;

"Konser çok kötüydü, ruhsuz ruhsuz çaldı, bir merhaba bile demeden gitti. Yaşlanmış, paslanmış" diyorsun.

40 yıldır Bob Dylan konserlerinde seyirci ile hiç konuşmadan iletişim kuruyor. Şarkılarını yeni bir şekilde yorumluyor. Bu sayede konseri izleyen şanslı izleyici de yüzlerce kere dinlediği şarkıyı, bildik arka planla yeniden yaratılmış hali ile dinleyebiliyor.

Aslında seyirci ile hiç iletişime geçmiyor demek çok doğru değil. Seyirciye:

"Siz yalancısınız", diye bağırmış olduğu seferi bilenler vardır sanırım.

Kat Kat Etekli Güzel Kız:

Ben çok uzun süredir Açıkhava’da konser izlerim, ilk defa merdiven biletim oldu. -Tavsiye etmem, zor oluyormuş.- Ama hep görüyordum, insanlar koltukların yanındaki taşlara da oturuyorlardı. Ben de taşa oturmak için hamlede bulundum ve taşın yanındaki koltukta oturan kat kat etekli güzel kızdan izin istedim. Biliyorum, hiç akıllanmayacağım.

Normal bir insan ne yapar? "Biraz yana kayar ya da buyurun" der, ne bileyim en fazla surat asar. Kat kat etekli kızsa son derece ciddi ve önemli bir bilgi verir gibi:

"Aslında buraya oturamazsınız, eteğimin katları var, onlar bozulur, güzel olmaz" dedi. (Yeni tür konuşma şekli ile kelimeleri uzata uzata. Kat kat eteğinin katlarını tek tek düzelterek)

Baloya gider gibi Rock konserine gelen Kat Kat Etekli Kız "sana ne diyeyim", şaşkınlık içinde baka kaldım. Neyse ki, Bob Dylan vardı da o söyledi:

Like a Rolling Stone:



Once upon a time you dressed so fine
You threw the bums a dime in your prime, didn’t you?
People’d call, say, “Beware doll, you’re bound to fall”
You thought they were all kiddin’ you
You used to laugh about
Everybody that was hangin’ out
Now you don’t talk so loud
Now you don’t seem so proud
About having to be scrounging for your next meal

How does it feel
How does it feel
To be without a home
Like a complete unknown
Like a rolling stone?

You’ve gone to the finest school all right, Miss Lonely
But you know you only used to get juiced in it
And nobody has ever taught you how to live on the street
And now you find out you’re gonna have to get used to it
You said you’d never compromise
With the mystery tramp, but now you realize
He’s not selling any alibis
As you stare into the vacuum of his eyes
And ask him do you want to make a deal?

How does it feel
How does it feel
To be on your own
With no direction home
Like a complete unknown
Like a rolling stone?

You never turned around to see the frowns on the jugglers and the clowns
When they all come down and did tricks for you
You never understood that it ain’t no good
You shouldn’t let other people get your kicks for you
You used to ride on the chrome horse with your diplomat
Who carried on his shoulder a Siamese cat
Ain’t it hard when you discover that
He really wasn’t where it’s at
After he took from you everything he could steal

How does it feel
How does it feel
To be on your own
With no direction home
Like a complete unknown
Like a rolling stone?
Princess on the steeple and all the pretty people
They’re drinkin’, thinkin’ that they got it made
Exchanging all kinds of precious gifts and things
But you’d better lift your diamond ring, you’d better pawn it babe
You used to be so amused
At Napoleon in rags and the language that he used
Go to him now, he calls you, you can’t refuse
When you got nothing, you got nothing to lose
You’re invisible now, you got no secrets to conceal

Son Söz:


Bob Dylan Emotionally Yours’u da söyleseydi çok sevinecektim:


Gülda

Bu yazı 01 Haziran 2010 tarihinde ayseninkitapkulubu.blogspot.com'da yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşmak İsterseniz

Related Posts with Thumbnails